Açıklamalarım

37

candemir7 Ağustos 2017

Avrupa’daki Yumurta krizi Türkiye’yi nasıl etkiler?

yumurta_krizi_turkiyeyi_nasil_etkiler_fotograf

Haber / Buğrahan Kırımlı
Gıdavitrini

Avrupa’daki Yumurta krizi Türkiye’yi nasıl etkiler? 

Başta Almanya, Hollanda, Fransa ve Belçika olmak üzere Avrupa ülkelerinde baş gösteren yumurta skandalı Türkiye’yi nasıl etkiler? Bu soru Türkiye’de gündemi meşgul etmeye başlamışken, gıda analizi konusunda Türkiye’nin en yetkin isimlerinden, Gıda Güvenliği ve Hijyen Akademisi Eğitim Kurulu Başkanı Veteriner Hekim Dr. Can Demir Türkiye yumurta sektörüyle ilgili önemli açıklamalar yaptı.

Avrupa ülkelerinde baş gösteren ‘yumurta kriziyle’ ilgili Gıdavitrini‘ne konuşan Dr. Can Demir, Türkiye yumurta sektörünün ekipman, donanım, üretim bilinci ve kullandığı teknoloji açısından Avrupalı üreticilere göre çok daha iyi durumda olduğunu söyledi.

“Oranların küçük olduğu iddia edilse de, kendi tüketicisi için bu ürünleri nasıl geri çekmezler, bu çok manidar!” diyerek Belçika hükumetine tepki gösteren Dr. Can Demir, “Türk tüketicisinde endişe baş gösterdi ama, yumurta konusunda Avrupa’ya göre Türkiye güvenli bir üretim kültürüne sahiptir. Türkiye, ihtiyacının yüzde 130’unu üreten bir ülkedir. Artan yüzde 30’luk dilimi Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesine ihraç eden bir ülkedir.” dedi.

Avrupa’daki yumurta krizinin Türkiye yumurta sektörü için fırsat olabileceğine değinen Demir, “Bu Türkiye’ye ancak olumlu anlamda yansır. Her ne kadar Avrupa ülkeleri politik nedenlerden dolayı Türkiye’den ithalat yapmamaya çalışsa da, Avrupa’da baş gösteren bu yumurta krizi Türk yumurta sektörü için bir fırsat olabilir. Türkiye bu duruma altyapı olarak hazır durumdadır. Bugüne kadar, ihraç ettiğimiz yumurtadan geri dönen de olmamıştır” şeklinde konuştu.

Türkiye net bir yumurta ihracatçısı

Türkiye’de böyle bir tehdidin söz konusu olmadığını özellikle vurgulayan Demir, “Çünkü Türkiye yumurta ithalatı yapmıyor. Ülkemiz bu alanda net bir ihracatçı konumunda. Fipronil içeren ve tavuklarda kullanılan, Türkiye’de ruhsat almış böyle bir ilaç bulunmamaktadır. Olsa olsa tehdit olarak birey olarak yurt dışından getirilen veya bahse konu ülkelerden ithal edilen yumurta ürünleri veya yumurta ilave edilerek yapılan ürünlerde olabilir” dedi.

Yurt dışından ithal edilen hayvan kökenli ürünlerin GTH Bakanlığınca Veteriner sınır kontrol noktalarında kontrol edildiğine işaret eden Demir, “Böyle ürünlerin laboratuvara gönderilip analizleri yapılmakta. Zikredilen “Fipronil” etken maddesi de ilave olarak arandığında bir problem olmayacaktır.
Bazı ürünler ise veteriner sınır kontrol yetkisine girmediğinden, GTH Bakanlık il müdürlükleri bünyesindeki Gıda ve Yem Şube Müdürlüğü tarafından yetkili laboratuvarlara gönderilerek analiz edilmeli, tüketicimiz korunmalıdır” şeklinde konuştu.

can_demir_yumurta_haber Türkiye bu olaydan ders çıkarmalı,

Türkiye’nin bu olaydan ders çıkarması gerektiğine vurgu yapan Dr. Can Demir, “Yıllardır sürekli ertelenen gıdalarda izlenebilirlik sistemini mutlaka kurmalıyız. Herhangi bir gıdada olumsuzluk olduğunda tüketiciye zarar vermemesi için geri çekme yapılabilir, bunun için de mutlaka izlenebilirlik olmalıdır” ifadelerini kullandı.

Bakanlık bünyesindeki gıda laboratuvarları ile özel gıda laboratuvarının sebze ve meyve analizlerinde aradığı aynı maddeyi, yani Fipronil maddesini yumurtada da bakma imkanına sahip olduğunu sözlerine ekleyen Demir, “O yüzden laboratuvar analizi yönünden Türkiye’de bir eksikliğimiz bulunmuyor” dedi.

http://www.gidavitrini.com.tr/gida-guvenligi/yumurta-krizi-turkiyeyi-nasil-etkiler-h12550.html

37

candemir19 Ağustos 2016

SEBZE/ MEYVELERDE CEZA YERİNE, TÜKETİCİ SAĞLIĞI ÖNCELİKLİ DENETİM OLMALI!

sebze1

     Gelişmiş ülkelerde gıdanın üretiminden tüketimine (çiftlikten sofraya) kadar olan zincirde olabilecek çeşitli risklerin yönetilmesi için günün ihtiyaçlarına yönelik geliştirilen Gıda Emniyeti, Gıda Güvenliği ve Gıda Güvenilirliği uygulamaları yaygın olarak sistem dahilinde uygulanmaktadır.

     Ülkemizde bu konu AB normlarına uygun bir yaklaşım ile hazırlandığını değerlendirdiğimiz 5957 sayılı ‘’SEBZE VE MEYVELER İLE YETERLİ ARZ VE TALEP DERİNLİĞİ BULUNAN DİĞER MALLARIN TİCARETİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN’’ ve devamında çıkarılan yönetmelik, tebliğ vb. mevzuat düzenlemesi uygulamalarına geçilmiştir. Bu kanun ile sebze ve meyveler ile arz ve talep derinliğine göre belirlenecek diğer malların ticaretinin kaliteli, standartlara ve gıda güvenilirliğine uygun olarak serbest rekabet şartları içinde yapılmasını, malların etkin şekilde tedarikini, dağıtımını ve satışını, üretici ve özellikle tüketicilerin hak ve menfaatlerinin korunmasını, cezai uygulamaların ikinci planda değerlendirilmesi ile ilgili meslek mensuplarının faaliyetlerinin düzenlenmesini, toptancı halleri ile pazar yerlerinin modern bir sisteme kavuşturulmasını ve işletilmesini sağlamak amaçlandığı bilinmektedir.

     5957 sayılı kanunun devamı olarak 04.08.2016 tarih ve 29791 sayılı resmi gazetede yayınlanan ‘’KONTROL VE DENETİM NOKTALARININ KURULMASINA VE İŞLETİLMESİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA TEBLİĞ’’ incelendiğinde tüketici sağlığının ve gıda kontrol laboratuvarlarınca analizlerin yapılması gerektiği net olarak belirtilmediği görülmektedir.

     Ülkemizin sebze ve meyve üretimi yaklaşık 50 milyon ton civarında olup, bu ürünler ülke genelindeki 179 adet sebze ve meyve hali tarafından alımı ve satımı yapıldığı belirtilmektedir. 2015 yılında yaklaşık 3.32 milyon ton ve 2.84 milyar dolar ihracat değeri gerçekleşmiştir. Haller faaliyet gösteren işletme sayısına göre küçük (30-100 işletme ), orta (101-250 işletme) ve büyük (251 üzeri işletme olmak üzere sınıflandırılmış, orta ve büyük hallere Gıda Kontrol Laboratuvarı ile soğuk hava deposu ve tasnifleme , ambalajlama tesisleri zorunluluğu getirilmiştir. Yine bu mallara malların üretim yerini, cinsini, miktarını, hangi üretici ve işletmeye ait olduğunu, varsa sertifika bilgilerini ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca uygun görülecek diğer hususları (yöresel ürün bilgisi vb.)  ihtiva eden barkod etiketi / künye belgesi uygulanması düzenlenmiştir (her iki bakanlığın etiketleme adının müşterek bir isimlendirme ile belirlenmesi uygun olacaktır). Burada sebze ve meyveyi ticari bir ürün olarak değerlendirip üretici, komisyoncu/tüccar ve satıcıların yaptıkları işlemleri bir kayıt sistemine bildirim yapmaları zorunluluğu getirilmiştir.  Bu altyapı ile aslında sektöre üretimden tüketime kadar nihai tüketicinin öncelikle sağlığını içeren bir denetim ve izlenebilirlik sistemi  amaçlanmalıdır.

sebze2

     Günümüz koşullarında çiftlikten sofraya denilen bu tedarik zincirinin çeşitli teknolojiler ve teknik sistemler uygulanmak suretiyle tüketiciye sadece güvenli gıdanın ulaşmasını temin edilmektedir. “Ürün Kimliklendirme Suretiyle İzlenebilirlik” olarak tanımlanan bu akıllı ve elektronik sistemler tüketimden önce olası problemlerin önüne geçerek tüketici sağlığını koruma esaslı denetim kapasitesini arttırmakta ve mali yönden de kayıtdışı faaliyetlerini önleyeceği değerlendirilmektedir. Bahse konu kimliklendirme için kullanılacak akıllı ve elektronik sistemler ile ekipmanların üretici seviyesinde tedarik edilebilmesi; FAO veya AB hibeleri projelendirme ile ulusal veya uluslararası desteklerle sağlanmalıdır.

     Bu amaçla yukarıda bahsi geçen izlenebilirlik sistemine ürünlerin yurtdışına ihraç edilen ürünlerde olduğu gibi yurtiçinde de yerinden/tarladan alınacak numunelerin, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca yetkilendirilen ve akredite Gıda Kontrol Laboratuvarları’nda analiz (doğrulanması) uygulaması yapılmasının gerçekçi olacağından 04.08.2016 tarih ve 29791 sayılı  tebliğe eklenmesi gereklidir. Bu kontroller sıklığı periyodik olmalı ve/veya sevkedilen ürün miktarına bağlı olarak örnekleme metodu ile belirlenmelidir.

     Gıda Kontrol Laboratuvarları’nda analizlerle doğrulama uygulaması ile sebze ve meyvelerin GDO’lu üretim olmadığı, raf ömürlerinin uzaması için dış yüzeylerin parafinlenmediği gibi vb. bilgilere rahatlıkla ulaşalıcak olması tüketicilerin kimliklendirme sistemine olan ilgilerini ve güvenlerini arttıracak ve aynı zamanda mobil veya Internet ortamından diğer tüm bilgilere tüketiciler tarafından erişimin sağlanması ile devletin önceliği, toplum sağlığını korumadaki sorumluluğunu daha etkin olarak yerine getirmesini sağlayacaktır.

Dr. Can DEMİR
Veteriner Hekim

37

candemir30 Nisan 2016

VETERİNER HEKİM BİLİM ŞEHİTLERİNE VEFA

image001

Dr. Can DEMİR (*) 

        Cumhuriyetimizin ilk bilim şehitlerinden ve Asker olarak Veteriner Hekimlik alanında görev yapan, Ahmet, Hüdai ve Kemal Cemil Bey’lerin araştırmaları bugünkü kuşaklara ışık tutacak niteliktedir. Buluşları, ortaya koyduğu eserleri, evrensel boyutlarda “Dünya Bilim Tarihinde” önemli yer tutmaktadır. Günümüzdeki şarbon tedirginliğinden daha etkin ve tehlikeli boyutlarda yaygınlaşan ve o yıllarda önemi çok yüksek olan süvari birliklerindeki atlar ile personelini olumsuz etkileyen ve sivil halkın kullandığı atlarda çok yaygın ve öldürücü olan ruam (malleus) hastalığı üzerine yaptıkları bilimsel araştırmalar esnasında; kendilerine mikrop bulaşması sonucunda, Hüdai Bey 31 MART 1928’de ve Ahmet Bey 2 NİSAN 1928’de İstanbul’da, Kemal Cemil Bey ise 9 AĞUSTOS 1934’de Paris’te ruam hastalığına yakalanmış ve şehit olmuşlardır.

Halk arasında “mankafa” adı verilen ruam (malleus) hastalığı tek tırnaklı hayvanların bulaşıcı ve öldürücü bir hastalığı olduğu gibi, insanlara da geçerek ölümlere yol açmıştır. Atın orduda ve halk tarafından çok kullanıldığı yıllarda bu hastalık büyük zararlara sebep olmuştur.

Bir çok ülkede bilim adamları bu hastalığa çare aramışlar, ancak hastalığın bulaşıcı ve öldürücü niteliği karşısında yoğun, dikkatli ve sabırlı bir çalışmadan kaçınmışlardır.

Bu gerçeği bilerek, Ahmet Bey uzun savaş yıllarında ülkenin çektiği sıkıntıları yakından görmüş, Hüdai Bey Kurtuluş Savaşı’nda birebir bu konuların  önemini yaşamış, Kemal Cemil Bey ise yarım kalan bir başarıyı tamamlamak istemiştir.

Bu inançla başlattıkları çalışmalar sonuç vermiş ve başarıya ulaşılmıştır. Yurt içinde ve yurt dışında yaptıkları bilimsel çalışmalar klasik dünya literatürüne geçmiştir.       Bilimsel çalışmaların bir döneminin Selimiye Kışlası Hayvan Revirleri’ nin Askeri Veteriner Okul Klinikleri içinde kullanılması nedeniyle halen Selimiye Kışlasında konuşlu TSK (1 nci Ordu Komutanlığı mensubu) bu üç araştırıcının genç yaşlarında ve en verimli çağlarında kaybetmenin acısını unutmadığını gösteren Vet.Hekim Dr. Can DEMİR’e ait proje, 1. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral. Sayın, Ömer KEÇECİGİL tarafından onaylanmıştır. Çoğunluğu Veteriner Hekim ile Veteriner Teknisyenlerin görev yaptığı, 1 No.lu Gıda Kontrol Müfreze Komutanlığı girişinde bulunan atıl durumdaki çeşme boşluğu restore edilmiş ve  “Askeri Veteriner Bilim Şehitleri” adıyla Cumhuriyeti anlatan 23 NİSAN 2000 tarihinde Genel Kurmay Bşk. Org. Sayın, Hilmi ÖZKÖK tarafından kullanıma açılmıştır.

image004.1

    Çeşmenin yapımında Selimiye Kışlasındaki mevcut diğer çeşmelerde olduğu gibi yekpare3’lük Marmara mermeri kullanılmıştır.Alın,Taç ve ana gövde eksiz tek parçadır.Dıştan dışa ölçüleri 350×280 cm’^dir.Üzerindeki yazı ve veteriner logoları (AESCULAP) oyma tekniği ile yapılmış ve altın yaldız  ile boyalıdır. Taca monte edilen Tuğra, kabartma tarzında altın yaldız renginde Selimiye Kışlasını yaptıran III. Selim’in Tuğra’ sıdır.

        Üç bilim şehidimizin biyografilerini incelediğimizde;

 image002

Yüzbaşı Hüdai Bey

Veteriner Hekim Bakteriyolog

İstanbul’   da     1900     yılında     doğan     Hüdai   Bey,   1920 Yılında     Askeri    Veteriner      Okulu’   nu      bitirdi.      Bir     yıl Askeri Veteriner Uygulama    Okulunda     staj     yaptıktan     sonra Kurtuluş    Savaşına     katılmak     için      Anadolu’  ya       geçerek çeşitli   birliklerde görev yapmıştır.    Ankara’ da   Etlik  Askeri   Aşı ve Serum Evi’  nde    açılan kursa    katılmış   ve  kursu   birincilikle bitirmiştir. Yüzbaşı  rütbesiyle Erzurum  Askeri  Bakteriyolojihanesi bakteriyologluğu    görevine   başladı  ve daha   sonra   1926 yılında açılan  ihtisas  sınavını   kazanarak    Askeri   Veteriner   Uygulama  Okulu    Bakteriyoloji     asistanlığına     atandı.     Burada    Binbaşı Ahmet    Bey    ile   ruam    üzerindeki   çalışmalara  katıldı.

Hüdai bey, bir meslektaşına yazdığı 12 Mart 1928 tarihli mektubunda “Acaba Ruama mı yakalandık? Ahmet Hocaya bir şey söyleyemiyorum. Birşeye yanmam, yüzüp de sonuna getirdiğimiz işin kalmasından, bütün emeklerimizin bir hiç olmasından korkuyorum” diyordu.

Bu satırlarda araştırıcıların sonuca ne kadar yaklaştıkları açıkca belirtilmiştir.   Ancak  çalışmalarda alınan bütün önlemler ile  tüm dikkatli uygulamalara  karşın  bulaşmanın   önüne   geçilemeyerek   31   Mart   1928  tarihinde    yaşama   gözlerini  yummuştur.

Binbaşı Ahmet Bey

Veteriner Hekim Bakteriyolog

           1306 (1890)’ da    Konya’ da      doğdu. 1912 yılında Askeri     Veteriner Okulu’ ndan    mezun    oldu ve   Balkan   Savaşına katıldı. 1914 yılında Askeri Veteriner Okulu Bakteriyoloji asistanlığına atandı. I. Dünya Savaşı çıkınca Çanakkale ve II. Kafkas Orduları Grup Komutanlığı Karargah Veteriner Hekimliği ile Şark Cephesinde görev aldı.

5 Şubat 1919 tarihinde Askeri Veteriner Okulu Bakteriyoloji Laboratuvar Şefliğine atandı. Askeri   ve Sivil Veteriner    Okullarının    birleştirilmesiyle oluşturulan Yüksek Veteriner Okulunda   Bakteriyoloji ve Bulaşıcı Hastalıklar muallimliği, aynı zamanda  Askeri Veteriner Uygulama Okulunda ise Bakteriyoloji muallim muavinliği görevine başladı. Kurtuluş Savaşına katılmak üzere Anadolu’ ya geçti. “Konya Askeri Bakteriyoloji Kurumu” nu kurarak bir yıl müdürlüğünü  yaptı, bir yıl sonra Askeri Veteriner Uygulama Okulundaki eski görevine döndü ve yaşamının sonuna dek bu kurumdaki görevini sürdürdü.

Bnb. Ahmet daha okul sıralarında ruam’ la ilgilenmeğe başlamıştı bu yüzden arkadaşları ona “Ruam Ahmed” adını vermişlerdi. Balkan Harbinden dönen ordu hayvanları Selimiye Kışlasına alınmışlardı. O zamanlar Selimiye Kışlasının Hayvan Revirleri Askeri Veteriner Okulunun klinikleri için de kullanılıyordu. Bu Hayvan revirlerindeki ruam olaylarının çokluğu ve ortaya koyduğu acıklı durum Bnb. Ahmet’ in ruam üzerinde  çalışma kararını vermesine en etkili sebeplerden birisini oluşturmuştur. Çalışmaları sırasında ruam mikrobu kendisine de bulaşmış ve 2 Nisan 1928 tarihinde yaşamını yitirmiştir.

 

Yüzbaşı Kemal Cemil Bey

Doktor Veteriner Hekim

        1902  yılında  doğmuştur. Öğrenimini İstanbul’ da sürdürürken Kurtuluş   Savaşı için Anadolu’ ya geçmiş, çeşitli Birliklerde görev yaptıktan sonra  Okuluna dönerek öğrenimini tamamlamıştır.

       Ankara Etlik Aşı ve Serum Evinde stajını yapmış, Ahmet ve Hüdai Beylerin ruam üzerindeki çalışmalarına Ankara’ da başlamış, imkanların yetersizliği nedeniyle Paris’ te çalışmak için izin almış ve 1930 yılında Paris  Pastör Enstitüsüne gitmiştir. Pastör Enstitüsünde Prof. Dr. Legroux ile  üç yıl  çalışmış, ruamla ilgili önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Kendi mektuplarından edinilen bilgilere göre, 933 yılında ruam hastalığına yakalanmıştır. 9 Ağustos  1934 tarihinde Paris’te vefat etmiştir ve orada yapılan bir törenle defnedilmiştir. Yüzbaşı Kemal Cemil Bey’ in naaşı beş yıl sonra Türkiye’ ye nakledilmiştir. “

yaşanan özveri ve başarı bugüne aktarılmış olacaktır.

image003

(*) :vakif_dergi_kapak_image05_01.07.03 2003 yılında, makale olarak yayımlanmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

NOT : Disket içinde ve Ekte gönderdiğim fotoğraflardan en az iki tanesini metin arasına serpiştiriniz.

37

candemir30 Nisan 2016

Dünya Veteriner Hekimler Günü

dunya-veteriner-hekimler-gunu-logo

​    Bütün meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimler Gününü kutlar, Çalışmalarında başarılar dilerim. Mensubu olmakla gurur duyduğum Veteriner Hekimlik mesleğinin Gıda alanında (Gıda Kontrol, Laboratuvar, Hijyen Denetim ve Eğitim) 30 yıl görev yaptım.  Nice 30 yıllara hep birlikte… İyiki Varsınız… 

Saygılarımla,

Vet. Hekim Dr. Can DEMİR

37

candemir15 Şubat 2016

GIDALARDA, BİLGİ KİRLİLİĞİNİN TÜKETİCİLERDE YARATTIĞI TRAVMA (*)

bilgikirliligi1Dikkatle takip ettiğimizde hemen her fırsatta sosyal medya başta olmak üzere yazılı ve görsel basında da her gün bilirkişi görünümünde bilgilendirme adına gıdaların her yönüyle ilgili yekin veya yetkin olmayan en az bir haber/program yapılmaktadır.

Çok uzun süredir hayvan kökenli gıda ve gıda kontrol laboratuvarları ile ilgili STK’larda görev aldım ve de almaya devam etmekteyim. Bu görevlerime bağlı olarak kendi alanıma giren konularda yazılarım, röportajlarım ve canlı yayında açıklamalarımı yapmaktayım. Geçen bu süre zarfında geçmişe yönelik yapılanlarla edindiğim tecrübelerim sonucunda bazı kişilerin gerçekten iyi niyetli doğruyu anlattığını zannettiğini, bazılarının ise bir meşhur olma hevesi uğruna bilgi vermek adına söylemleriyle bir dizi yanlış veya eksik açıklamalara neden olduklarına tanık oldum. Ayrıca genelde eğlence ağırlıklı yayın yapan radyo ve görsel basında zaman zaman az sayıda da olsa tüketicilerin dikkatini çekmek ve programlarının izlenebilirliğini arttırmak adına bu bilgi kirliliğine sehven de olsa katkı sağlamakta olduğu hepimizce bilinmektedir.

Günümüzde hiçbir zaman gıda hakkındaki konuları, tüketiciyi bir öğrenci gibi kabul edip ders verilen bir ortam gibi algılanmasını ve bilgilerin sadece akademisyenlerin vermesini veya devletin ilgili kuruluşlarınca görevlendirilmiş resmi birer gıda sözcüsü açıklamalı vb. totaliter bir yapının dışında yasaklanmalı beklentisi içinde olamayız. Gayet doğaldır ki mesleklerini temsil eden odalar, birlikler, ihtisas sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, münferiden akademisyenler ve de alaylı olarak isimlendirdiğimiz, işin mutfağında yetişen ustalar doğal olarak tüketicileri bilgilendirmelerini yapmalı ve tecrübelerini paylaşmalıdırlar.

Bilgi kirliliğini önlemek için ne yapmalıyız dediğimizde sadece konuştuğumuz konuların sınırlarının iyi çizilmesi gerektiğine inanmaktayım. Bu durumda bence birey olarak, üzerimize düşen tarafımıza yöneltilecek soruların tamamına cevap vermek veya tartışılan her konuya mutlaka bir söz söylemek gerekip gerekmediğini önce kendimize dönüp bu soruyu cevap verecek yetkinlikte ve tecrübede olup olmadığının sorgulanmasının gerektiğidir. Kendisine yöneltilen soruyu veya tartışılan konulara yetkin olmadığını belirtmek ve cevap vermeyerek hatta bu konuda daha yetkin olanlara yönlendirmek birey olarak bizi tüketici nezdinde yükseltecek ve de en önemlisi olarak bilgi kirliliğinin önüne geçerek üzerimize düşen vazifeyi yaptığımıza dair bu konuda tek anahtar olacağına inanmaktayım.

Aksi durum ve davranışlar; günümüzde olduğu gibi tüketicilerin özellikle gıdada neyi nasıl tüketeceğini bilgi kirliliğine bağlı olarak bilememesi ve beraberinde ilgisiz kalması ile gıda sektörünün hak etmediği zararlara sebebiyet vermesini ve de zihninde yer alan infialler sonucunda tüketici reflekslerinin nereye varacağını veya ne gibi olumsuz sonuçlar doğuracağını bilemez duruma getirmektedir.

Son söz olarak kendisine bilgilendirme anlamında söz hakkı tanınan her gıdayla ilgili yetkin kimliklerin, doğru bilgiyi vermeleri gerektiğini, nerede duracağını herkesten çok kendilerinin değerlendirmeleri gerektiğini düşünmekteyim.

Veteriner Hekim Dr.Can DEMİR

 

(*): Gıda Teknolojisi Dergisi, Şubat 2016 – Yıl:20 – Sayı:1 – Sayfa:54

 

37

candemir1 Şubat 2016

Kırmızı et fiyatlarında sürekli artışın kök sebepleri ve Çözümler

 kirmizi_et_resim

   Kırmızı et fiyatlarının aşağıya çekilebilmesine katkıda bulunmak için sanayileşen kırmızı et besiciliği beraberinde, Aile çiftçiliği teşviklerle desteklenmeli, koyun ve keçi üretiminin artması için başta kamu spotları, ilgili STK etkinlikleri olmak üzere tüketici talebi artırılmalı ve ülke genelinde yaygınlaştırılmalıdır. Ayrıca büyük baş besiciliğinde sütçü ırklar yerine, etçi ve kombine ırkların yaygınlaştırılması için günlük politikalardan ziyade, uzun vadeli ve kalıcı çözümler üretilmelidir.

   1984 yılından itibaren uygulanan reorganizasyon çalışmaları kapsamında, Haralar bünyesindeki meraların zenginleştirilmesi yerine, azaltma ve hatta ortan kaldırılarak TİGEM yapılanması oluşturulmuştur. Meralarımız gün geçtikçe yetersiz kalmakla birlikte, yerli yem üretimi azalmış ve ihtiyaca cevap vermediği hepimizce bilinmektedir. Yem bitkileri ve yem ham maddelerinin üretiminin artırılması ile bu konudaki teşvikler doğrudan yem olarak verilmelidir.

   Başta İstanbul ili olmak üzere kayıt dışılığı ile sağlıksız ve de olabilecek kayıt dışı kesimlerin önüne geçilmesi ile depolama ve dağıtım için Et sanayi sitesi (Avrupa ve Anadolu yakasına ayrı ayrı) kurulmalı ve resmi denetimin etkinliği artırmalıdır.

   Kırmızı et satışında toptan et satışlarındaki KDV oranının %1 olması ancak perakende kırmızı et satış noktalarının %8 olarak kalması haksız rekabet ve mali sıkıntılar oluşturduğundan %1’lik KDV oranı tüketici lehine perakendeci esnafa da uygulanmalıdır.

   2014/20 sayılı Başbakanlık genelgesinin 9 Aralık 2014 tarihli resmi gazetede yayınlanarak faaliyetlerine başlayan “GIDA VE TARIMSAL ÜRÜN PİYASALARI İZLEME VE DEĞERLENDİRME KOMİTESİ” çalışmalarının başta kırmızı et olmak üzere, öncelikle temel gıdalarda daha aktif olunması ve alınan kararların piyasalara etkimesi ve tüketicilerin yararına olabilmesi için;

1- Komite tarafından alınan veya alınacak kararların büyük bir çoğunluğunun icrası ile piyasalara etkimesi için yapılması gereken çalışmaların Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın asli görevleri kapsamında olduğundan sonuçları itibariyle takibinin ve de kararların gerçekleşme düzeyinin, başarı sağlama oranının ölçülebilmesi için olabilecek aksaklıklarla birlikte uygulama sürecini yavaşlatacağı kanaatindeyiz. Bu nedenle öncelikle genelgenin yönetmeliğe dönüştürülmesi ve detaylandırılmasını, üç ayda bir yapılacak toplantının en az ayda bir yapılmasını, kuvvetler ayrılığı prensibi gereği icracı Bakanlığının (GTH Bakanlığı) yerine, Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı tarafından toplantılara başkanlık etmesinin daha uygun olacağını değerlendirmekteyim.

2- Komitenin çalışmalarını ve bürokrasi gereklerini yerine getirecek sekretaryası, Ekonomi Bakanlığı bünyesinde en az daire başkanlığı düzeyinde teşkilatlandırılmalı ve tecrübelerin birikimi yönünden ve de kamu idaresi hafızası ile başarılı sonuçların arşiv oluşturmasının gerekli olacağına inanmaktayım.

3- İzleme ve değerlendirme komitesinde alınan kararların doğrudan piyasaya etkimesinin sağlanması ve de bu etkilerin doğrudan tüketicilere mali ve kalite ile sağlıklı ve ucuz ürün elde edinebilmeleri yönünden geri bildirim alınabilmesi için ölçülebilmeyle ilgili kurulacak daire başkanlığının bünyesinde birim oluşturulması gereğini düşünmekteyim.

4- İzleme ve değerlendirme komitesince alınan kararların hayata geçirilmesinde başta haksız kazanç elde etme alışkanlıkları (abartılı stoklama, piyasa dengelerini bilerek bozma, kara borsa faaliyetleri vb.) sürdürmede gösterilecek direnç herhangi bir tüzel kuruluş ve kişilere karşı konu itibariyle ilgili bakanlık biriminin mevcut yetkileri dahilinde cezai yaptırım uygulanması ve takibi anlamında bu tür konulara özel kararların alınabilmesi için hazırlanmasını önerdiğimiz yönetmelikte açık ve net olarak detaylandırılması gerekliliği değerlendirilmelidir.

Sonuç olarak özetle; Gıda ve Tarımsal Ürün İzleme ve Değerlendirme Komitesi, aldığı kararların daha aktif olarak piyasaya etkimesi (BİMER ve Yerel Yönetimlerin beyaz masa uygulamasındaki hızlı sonuç almadaki aktiflikleri vb.), mutlaka geri bildirim alma sistemlerinin kullanılması gereği, önem arz ettiği dikkatle üzerinde durulmalıdır.

Vet. Dr. Can DEMİR

37

candemir22 Aralık 2015

YUMURTADA YENİ DÖNEMİN GETİRDİKLERİ

Yumurta üzerine STT yazılması hakkında, 21-12-2015

Analitik düşünme ile çocuk gelişiminde olmazsa olmaz dediğimiz hayvan kökenli gıdalardan en ekonomik ve kolayca ulaşabildiğimiz yumurta üzerine STT yazılması Tüketici lehine geliştirilmiş bir uygulama olduğundan memnuniyet vericidir. Ancak, Aile çiftçiliğinin korunması ve mağdur edilmemesi ile köy yumurtası tercih eden Tüketicilerin de bu tür yumurtadan mahrum olmaması için, 250 adet ve daha az kanatlı hayvanı olan veya haftalık 1500 adet ve daha az yumurta üretenlerin “KÜÇÜK MİKTARLARDAKİ YUMURTANIN DOĞRUDAN ARZINA DAİR YÖNETMELİK” kapsamında, Aile çiftçisi üreticiye eğitim verilmeli ve doğrudan STT yazıcısı, gıda boyası vb. teşviklerle desteklenerek izlenebilirlik yönünden de kayıt altına alınmalıdır.

Vet.Hekim Dr. Can DEMİR

37

candemir21 Aralık 2015

Gıda Sektörünün Sorunları ile Çözümleri Dosyası, Sayın Bakana Sunuldu

21.12.2015

Sayın, Faruk ÇELİK
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı

GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI / ANKARA

Sayın Bakanım,

Öncelikle yeni görevinizin;  Ailenize, Çiftçimize, Tüketicilerimize ve Büyük Türk milletine hayırlara vesile olmasını dileriz.

Göreve geldiğiniz andan itibaren; Çiftçilerimizin, GTH sektörü ile STK temsilcilerinin sorun ve önerilerini dinlemek için, sosyal medya üzerinden veya bizzat telefon ile görüştüğünüzü ve de ayrıca makamınıza kabul ettiğinizi yakından takip etmekteyiz.

Bizlerde; Sektör ve Tüketici yararına hazırlamış olduğumuz görüşlerimizi, katkı sağlamak maksadıyla aşağıda maddeler halinde bilgilerinize sunmaktayız.

Değerlendirmelerinize arz ederiz. 

Saygılarımızla.

SEKTÖRDEKİ SORUNLAR, ÇÖZÜMLER İLE TÜKETİCİ BEKLENTİLERİMİZ

1-2013 yılında başlatılması gereken ancak her defasında yapılan değişiklikler ile 01.01.2016 tarihine ertelenen Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi gıdalarda izlenebilirlik uygulamasına geçilmesi sağlanmalıdır. Uygulama kapsamına çokça yanıltıcı ve haksız işlemin yapıldığı bilinen; organik sertifikalı, iyi tarım uygulaması ve coğrafi işaretli ürünlerin de alınması ile “Güvenlikli İzlenebilirlik Sistemi” başlatılmalıdır. ÜDTS de başından beri eksik ve hatalı olduğu için sektör tarafından uygulanamayan ve günümüze kadar ertelemelere sebep olan teknik aksaklıklar düzeltilmeli ve de ertelenmemelidir.

2-Ülkemizde hem iç piyasada tüketimi artan hem de çok büyük ihracat fırsatı olarak Helal Sertifikalı Ürünlerde çok sayıda kurum gönüllü olarak çalışma yapmakta ve özellikle dış kaynaklı akreditasyon dahilinde Helal Belgesi vermektedir. Bu durum belgelendirme firmaları, tüketiciler ve firmalar açısından son derece karmaşık bir hal almıştır. Konunun hassasiyeti ve ticari etkileri büyük olduğu için bakanlığın sorunun çözümü noktasında daha fazla etkin olması gereklidir. Bu manada, YK Başkanlığı ile Genel Sekreterliği Ülkemizde bulunan SMIIC çalışmaları desteklemelidir.

3-Resmi denetimin etkin ve sayısal artırımını sağlayacak şekilde yazılım alt yapısıyla GGBS uyumlu mobil cihazlar, gıda kontrolörlerine verilerek, denetimlerin en az il ve ilçe Md.’lüklerince anında izlenebilmeleri ile raporlamanın hızlı yapılması sağlanmalıdır.

4-Semt pazarları ve açıkta gıda satışının resmi denetimlerinin tabana yayılması ve yaygınlaştırılması için hizmet alımı anlamında yerel yönetimlerin yasal mevzuatta belirtildiği şekli ile denetim ağına dahil edilmeli ve ceza yetkisi verilmelidir.

5-Okul kantini ve yemekhaneleri ile hazır yemek sektörünün resmi denetimlerinin tabana yayılması ve yaygınlaştırılması için hizmet alımı anlamında, ISO:17020 kapsamında Akredite Muayene kuruluşları, Üniversite, Vakıf ve Tüzel kuruluşların yasal mevzuatta belirtildiği şekli ile denetim ağına dahil edilmelidir.

6-Resmi denetim esnasında alınan son ürün numunelerinin, akreditasyonunu tamamlayan ve kamu yetkinliği onaylanan mülkiyeti özel gıda kontrol laboratuvarları tarafından üretici ve veya satış noktalarınca Türk Gıda Kodeksi’ne tam uygunluğu analiz edilen parti ve STT’si birebir örtüşen, 30 günle 3 ay arasında değerlendirilen, analiz sonuçları uygun olan gıdalardan numune alınmayarak gıdaların analiz edilme oranının yüksek sayılara çıkması sağlanmalıdır.

7-Taklit ve tağşiş araştırmaları için günlük ve raf ömrü 15 günden az olan gıdaların resmi denetim kapsamında yapılan analiz sonuçları olumsuz olarak ifşa edilmesi yerine daha ağır cezaların (kapama vb. gibi) verilmesi, ve genel ilke olarak sağlıksız gıdaları tüketiciye yedirilmeden alınacak önlemler uygulamaya geçirilmelidir.

8-İşlemlerin daha hızlı yürütülmesi maksadıyla, İstanbul ili başta olmak üzere Veteriner Sınır Kontrol Noktalarının doğrudan Genel müdürlüğe teşkilat bağlantısı yerine konuşlandığı il müdürlüğü bünyesindeki ilgili il müdür yardımcısına bağlanmalıdır.

9-Gıda ve tarımsal ürün piyasaları izleme ve değerlendirme komitesi çalışmalarının daha aktif olması için öncelikle genelgenin yönetmeliğe dönüştürülmesi ve detaylandırılmasını, üç ayda bir yapılacak toplantının en az ayda bir yapılmasını, kuvvetler ayrılığı prensibi gereği icracı Bakanlığının (GTH Bakanlığı) yerine Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı tarafından toplantılara başkanlık edilmesinin daha uygun olacağı değerlendirilmelidir.

10-Otel, restoran vb. açık büfe olarak adlandırılan kahvaltılık gıdaların sunum sonrası tüketilmeden artanların atılması başta olmak üzere, depolanan ancak son tüketim tarihi yaklaşılan ancak sağlıklı ve tüketilebilir durumda olan yüksek miktardaki gıdaların israf edilmeden değerlendirilmeleri için “Ekmek israfı önleme” benzeri kampanya vb. etkinlikler düzenlenmelidir.

11-Marketler başta olmak üzere kasap, manav, bakkal ve semt pazarları dahil her seviyede gıda AVM’lerinde çok yüksek sayıda kullanılan petrol bazlı poşet yerine file vb. kumaş torbaların kullanımını teşvik etmek için “Doğayı Seven Filesiyle Gelsin” projesini başlatılmalıdır.

12-Başta İstanbul ili olmak üzere kayıt dışılığı ile sağlıksız kesimlerin, depoların ve dağıtımın önüne geçilmesi için et sanayi sitesinin (Avrupa ve Anadolu yakasına ayrı ayrı) kurulmalı ve resmi denetimin etkinliği artırmalıdır.

13-Kırmızı et satışında toptan et satışlarındaki KDV oranının %1 olması ancak perakende kırmızı et satış noktalarının %8 olarak kalması haksız rekabet ve mali sıkıntılar oluşturduğundan %1 oranının, Tüketici lehine perakendeci esnafa da uygulanmalıdır.

14-Market bünyesindeki kasap ile kasap esnafının diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi hijyenik alt yapıyı sağlayanlar için parçalanmış tabaklı beyaz et yanında tüketici tarafından talep edildiği takdirde bütün tavuğun parçalanması izni verilmelidir.

15-Kırmızı et fiyatlarının aşağıya çekilebilmesine katkıda bulunmak için sanayileşen kırmızı et besiciliği beraberinde, aile çiftçiliği teşviklerle desteklenmeli mera alanları artırılmalı koyun ve keçi üretiminin artması için başta kamu spotları olmak üzere tüketici talebi artırılmalı etçi ve kombine ırkların ülke genelinde yaygınlaştırılmalıdır.

16-Yem bitkileri ve yem hammaddelerinin üretiminin artırılması ile bu konudaki teşvikler doğrudan yem olarak verilmelidir.

17-Mezbahanelerin modernizasyon işlemlerinin hızlandırılması, öncelikle Yerel yönetimlere ait olanların kapatılması yerine, faizsiz ve uzun vadeli kredi desteği verilerek modernizasyonu sağlanmalıdır.

18-Her türlü karkasın sınıflandırılması ve tanımlaması için, ilgili tarafların katılımıyla TGK özel tebliği yayınlamalıdır.

19-Dericilik sektörünün kayıt dışı faaliyetlerden kaynaklanan problemleri ile ithal ürünlerle rekabet edebilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

20-Usulsüz taşınmaya bağlı kazalar sonucu hayatlarını kaybetme riski bulunan mevsimlik işçilerin minibüs/otobüs vb. insan taşıma amaçlı araçlarla görev bölgelerine taşınması için bakanlıkça doğrudan AKBİL / Akıllı Kart gibi ulaşım bedeli teşvik olarak verilmeli ve elektronik sistem alt yapısıyla takip edilmelidir.

21-Bakanlığımız Gıda, Tarım ve Hayvancılık başta olmak üzere üç ana bölümde görev yapmaktadır. Bu noktadan hareketle, hayvancılık uygulamaları ile ön plana çıkan 30 İl’e yönetsel yetkinlikle donatılmış Veteriner Hekimler atanmalıdır. Sanayi olarak gıda üretimi ile ön plana çıkan 30 İl’e Gıda Mühendisi, diğer 21 İl’e ise de, zirai çalışmalar için Ziraat mühendisleri ile balıkçılıkla ön plana çıkan İl’lere de Su ürünleri mühendisi atanmalıdır. İlçe Müdürleri atamaları da aynı temel ilke doğrultusunda yönetsel yetkinliğine göre yapılmalıdır.

22-05.07.2013 tarih ve 28698 sayılı resmi gazetede yayımlanan “Hijyen Eğitim Yönetmeliği” gereği, sehven verilmediği düşünülen Hijyen Eğitmenliği meslekler listesine Veteriner Hekimler ile Gıda Mühendisleri de ilave edilmelidir.

23-Yumurta üzerine STT yazılması Tüketici lehine bir uygulama olarak memnuniyet vericidir. Ancak, Aile çiftçiliği korunması ve mağdur edilmemesi ile köy yumurtası tercih eden Tüketicilerin de mahrum olmaması için, 250 adet ve daha az kanatlı hayvanı olan üreticilerin “KÜÇÜK MİKTARLARDAKİ YUMURTANIN DOĞRUDAN ARZINA DAİR YÖNETMELİK” kapsamında verilecek eğitim ve doğrudan STT yazıcısı, gıda boyası vb. teşviklerle desteklenmeli ve kayıt altına alınmalıdır. 

Saygılarımla.

Vet.Hekim Dr. Can DEMİR

37

candemir22 Eylül 2015

KURU FASÜLYE İTHALATINDAN, ORHAN GAZİ TÜRBESİNE; KIRGIZİSTAN

Ülkemize ithal edilen gıdalarla ilgili bir proje üzerinde çalışma yaparken karşıma milli yemeğimizin temel ürünü olan kuru fasulye (özellikle çalı kuru fasulyesi) çıktı. Türkiye Cumhuriyeti olarak 2014 yılında binlerce ton tutarında kaliteli kuru fasulyeyi Kırgızistan’dan ithal etmişiz. Bu günlerde Kırgızistan’la Türkiye arasındaki gittikçe yakınlaşan sosyal ve ticari ilişkilerimizin gündemde olduğunu bilmekteyiz.

Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İznik’in fethi sırasında yanımızda olan Kırgız Türk’lerinden şehit olanlar anısına, Orhan Gazi tarafından 1331 yılında İznik/Bursa’da “Kırgızlar Türbesi” inşa ettirilmiştir. Türbe, Türk Budununun birlik ve beraberliğinin güzel bir örneğidir.

Orta Asya’dan kardeşlerimiz Kırgız Türkleri, yakında genel seçime gideceklerdir. Ülkenin geçmiş yıllarda yaşadığı bunalımlı dönemin geride kaldığını görmekteyiz. Ülkede artık geniş tabanın desteğini alan yeni siyasi liderler ve kadrolardan birisi olan, Kırgızistan partisinin seçimden başarı ile çıkacağı ve hükümet kuracağı değerlendiriliyor.

Kırgızistan ve kurufasulye makale_resim2

Bağımsız Türk Devletlerinden olan ve de denize kıyısı bulunmayan Orta Asya’daki Kırgızistan, Gıda İhracatında kuru fasulyenin yanı sıra barbunya kuru fasulyesi ve cevizde sırasını beklemektedir. Hep Türk birliğinden bahsederiz, kastedilen bu durum olsa gerek küreselleşen dünyada siyasi sınırların ticari anlamda bir engel tanımadığını ve kardeşlikle ticaretin bir arada geliştiğini görmekteyiz.

Kırgızistan ve kurufasulye makale_resim1

31 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan eden ve Türk Konseyi üyesi olan Kırgızistan, daha çok hayvancılık ağırlıklı tarım ekonomisinin hakim olduğu bir ülke olmakla birlikte, karşılıklı ithal ve ihraç edilecek gıdalarda önceliğin Ata topraklarına verildiğinde, bizler için ticari anlamda da olsa Türk birliğinin oluştuğunu gösteren bir resimdir.

Bu vesileyle, okurlarıma hayırlı bayramlar diliyorum.

Dr. Can DEMİR
Gıda Güvenliği ve Hijyen Akademisi Bşk.

37

candemir20 Ağustos 2015

ARTAN ET FİYATLARINA DUR DEMEK İÇİN, GIDA PİYASALARI İZLEME VE DEĞERLENDİRME KOMİTESİ ACİLEN TOPLANMALIDIR. (*)

Vet. Dr. Can DEMİR, yetkililere sesleniyor…

    Kırmızı et satış fiyatları, her kurban bayramı öncesi ilgili yetkili yetkisiz kişi ve kuruluşlar tarafından açıklama yapılarak uzun süre gündemde kalmaktadır. Mesleki birikimi hayvancılık işletmeciliği ve gıda olan bütün paydaşlar aşağıda belirttiğim bütün hususlar az bir farkla da olsa hemfikir olduğumuz konulardır ve de süregelen konuşmaların temelini oluşturmaktadır. Continue Reading