candemir

37

candemir18 Ocak 2018

GIDA TESİSLERİNİN MOBİL DENETİM “MOBDEN” PROJESİ

ipad

Ülke genelinde, 700  gıda üreticisi/satış noktası olan sektör üyelerimizi temsilen ve Yönetim Kurulu üyelerimizle istişare ederek, MÜSİAD Gıda Tarım ve Hayvancılık Sektör Kurulunun onayladığı 2016 yılının ikinci projesi olan “MOBDEN PROJESİ” Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na gönderilmiş olup, Basın ve siz sektör paydaşlarının önerileri için ekte bilgilerinize sunulmuştur.

Projede; Günümüzde su, elektrik ve otopark online faturalama da olduğu gibi, gıda alanında mobil olarak verimli denetim yapma, bilgi toplama, takip ve online raporlama ile istatistik veri imkanı sağlayan günümüz teknolojisinin kullanılacağı bir denetim alt yapısını tanımlayan yazılım tasarımı amaçlanmıştır.

PP Detaylı  proje sunumu için aşağıdaki linki tıklayınız.
musiad_gthb_mobden_projesi_06-09-2016
HAZIRLAYAN
Vet. Hekim Dr. Can DEMİR
MÜSİAD Gıda, Tar. ve Hyv. Sektör Krl. Danışmanı

vetdr@candemir.name.tr

 

37

candemir4 Ocak 2018

SAĞLIKLI GIDA ÜRETİM VE TÜKETİM PROJESİ

lab_foto19

Ülke genelinde 700 den fazla gıda üreticisi/satış noktası olan sektör üyelerimizi temsilen ve Yönetim Kurulu üyelerimizle istişare ederek, MÜSİAD Gıda Tarım ve Hayvancılık Sektör Kurulumuzun hazırladığı“Sağlıklı Gıda üretim ve Tüketim Projesi”, uygulamaya geçirilmek üzere 19-07-2016 tarihinde GTH Bakanlığı makamına sunulmuştur.

Projede; Üreticiye yönelik Denetim, Ceza, İFŞA vb. yöntemlerin uygulamaları sonucunda tüketicinin sağlıklı gıda teminini tam olarak karşılamadığı değerlendirildiğinden, gönüllülük ilkesini esas alarak ve de KOSGEB desteği ile üreticilerin son ürünü piyasaya vermeden önce, yeniden belirlenecek TGK asgari sağlık kriterlerinin analiz edilmesi ve sağlık yönünden uygun ürünlerin tüketiciye sunulmasında süreklilik amaçlanmıştır.

PP Detaylı  proje sunumu için aşağıdaki linki tıklayınız.
saglikli_gida_uretim_tuk_projesi_19-07-2016
HAZIRLAYAN
Vet. Hekim Dr. Can DEMİR
MÜSİAD Gıda, Tar. ve Hyv. Sektör Krl. Danışmanı
vetdr@candemir.name.tr

MÜSİAD’ın Sağlıklı Gıda Üretim ve Tüketim Projesi ön kabulü onaylandı 

MÜSİAD Gıda, Tarım ve Hayvancılık Sektör Kurulu, 24-08-2016 çarşamba günü  T.C. Gıda, Tar. ve Hayv. Bakanlığı Gıda Kontrol Genel Müdürlüğüne Sağlıklı Gıda Üretim ve Tüketim Projesini sundu …
 
musiad_gthbak_proje_top_resim1musiad_gthbak_proje_top_resim3
37

candemir19 Aralık 2017

GIDA LABORATUVARLARIMIZIN GELECEĞİ (*)

gida_ambalaj_laboratuvari

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın mevcut laboratuvar yönetmeliği ile kuruluş ve çalışma izni alınarak kurulan ve de çoğunluğu akredite olan özel gıda laboratuvarlarımızın sayısı gün geçtikçe hızla artmaktadır. Bu artışa rağmen günlük numune analiz kapasitelerinin tam olarak kullanımı, ortalama %30’ları geçmediğini tahmin etmekteyim. Bu durumun gıda laboratuvarlarımızın geleceğini ve sürdürülebilirliğini tehlikeye sokmakta olduğu hepimizce malumdur. Son günlerde yaşadığımız olumsuzluklar ile Ülke genelindeki ekonomik sıkıntıların getirdiği ticari kaygıların yansıması ile analiz kapasitesinin tam olarak kullanılmamasını birlikte değerlendirdiğimizde öncelikle gıda laboratuvarlarının çoğunda yönetmelik gereği zorunlu istihdamın dışındaki ihtiyaç duyulan personelin tedbiren işten çıkarılma sayısında artış olduğunu gözlemlemekteyiz.

Gıda ve ham madde ihracat ile ithalatının azalması sonucunda bu ürünlerden özellikle yurtiçine girişlerinde başta GDO olmak üzere kontrol analizlerinin yapılması için, Bakanlık gıda kontrol laboratuvarlarının analiz kapasite fazlası numunelerin, laboratuvar sayısının artışına bağlı olarak, Özel gıda kontrol laboratuvarlarına gönderilme dağılımında da çok büyük bir azalma olduğu, bununla birlikte yurt içi girişlerinde piyasa tabiriyle kaşe yani sadece fiziki kontrol yapılmasının yeterli olması ile laboratuvar analizinin yapılmasına gerek duyulmadan ürünlerin giriş izni verildiği gerçeği de gündemdedir.

Yukarıda bahsettiğim sıkıntılara ilave olarak, kamu otoritesi; Bakanlık gıda kontrol laboratuvarı ile Bakanlığın yetkilendirdiği Özel gıda kontrol laboratuvarının ihracat ve ithalat numunelerine ait analizlerin sonuçlarını kabul ederek verilen rapor üzerinden işlem yapıldığını, ancak aynı laboratuvarların özel istek analizlerine ait raporları değerlendirmeye almayarak tanıma noktasında işlem yapmadığı bir gerçektir. İkilem olarak düşündüğümüz bu gözleme, birde özel istek raporlarının değerlendirmeye alınmamasına rağmen özel istek analiz sonuçlarının GDO’yu kapsayacak şekilde olumsuz olanları anlık veya aylık periyotlarda, sayısal verileri ile numune sahibinin kişisel kimlik, adres vb. bilgileri bir genelge ile GKGM’lüğüne bildirilmesi istenmektedir. Bu durum ithalatta yurtiçine girişte kontrol analizi yapılmayan ürünlerin örneklemeye bağlı olarak özel istek analizleri sonucunda ve de tüketicinin bilmeden tüketmesi sonrasında yakalanması mı hedeflenmektedir sorusunu sormadan geçemeyeceğim.

Hep yapıcı eleştirilerimin yanında gücümün yettiği kadarıyla yaşadığımız bu süreci öneri içerikli makale, röportaj ve Bakanlığa sunduğum proje dosyalarımın varlığı ilgili taraflarca bilinmektedir. Bu konuda da acil çözüm önerilerimi ana başlıklar altında sıralamam gerektiğinde;

İlk olarak belirtmeliyim ki, Bakanlık gıda kontrol laboratuvarları ile özel gıda kontrol laboratuvarlarının fiyat listesi birlikteliği dahil, kuruluşu ve işlev yönünden aynı mevzuata tabi olması, yine aynı mevzuat gereği yetkin ve deneyimli personelin istihdam edildiği gerçeği ile konuya yaklaştığımızda özel gıda kontrol laboratuvarlarının MÜLKİYETİ ÖZEL, ancak raporlama ve sonuçları yönünden KAMU YETKİNLİĞİ aynı olan laboratuvarlar olduğunu bütün paydaşlarca bildiğimiz gerçeğinin bir kez daha altını çizerek belirtmek istedim.

İkinci olarak ise Bakanlık web sitesinde 31.08.2016 tarihli kamuoyu duyurusu ile en son açıklanan uygunsuz olarak belirlenen 355 parti ürüne ait analiz sonuçlarının İFŞA edilmesinin yeterince çözüm getirmediği ve 2012 den günümüze olumsuzlukların sayısal olarak gittikçe arttığı tespitlerimle birlikte, açıklanan sonuçların içeriğini değerlendirdiğimizde tüketici sağlığı yönünden çok vahim bir tablo ile karşı karşıya kaldığımızı görmekteyiz.

Tüketici sağlığının öncelikli olarak güvence altına alacak şekilde hazırladığım ve Bakanlığa sunduğum ve ilgili bürokratlarca ön kabul gören “SAĞLIKLI GIDA ÜRETİM VE TÜKETİM PROJESİ” (www.candemir.name.tr) ’nde detaylı olarak belirttiğim üzere özel gıda kontrol laboratuvarlarının analiz kapasitelerinin tam olarak kullanılarak verimliliğinin arttırılması ve de sürdürülebilirliğinin sağlanması için gelişmiş ülkelerde olduğu üzere otokontrol sistemine analiz bazında katılımlarının sağlanması gerekmektedir.

Donanım, ekipman ve hatta sarf malzemeleri dahil, çoğunluğu ithal ürünlerle dövizle kurulan ve maliyeti yüksek olan, bilim yuvası olarak adlandırdığımız Özel gıda kontrol laboratuvarlarının istihdama katkısı da değerlendirilerek, bir notere uygulanan disiplinin aynısı sağlayacak yönetmelik düzenlemeleriyle güven en üst düzeyde çıkarılmalıdır.

Ayrıca zaman içinde kamu otoritesinin yönlendirmesi ile birlikte her türlü analizi yapan çok geniş parametrelere sahip laboratuvarlar yerine, önümüzdeki günlerde talebe göre belirlenecek temel analizlerin haricinde bir veya iki konuda Özel gıda kontrol ihtisas laboratuvarlarının oluşturulması öngörümü de tavsiye olarak belirtmek isterim. Saygılarımla,

Dr. Can DEMİR
Veteriner Hekim

(*): Gıda Teknolojisi Dergisi, Ekim  2016 – Yıl:20 – Sayı:5 – Sayfa:71

37

candemir5 Aralık 2017

KÂİNATIN SAHİBİ, YARALI MARTIYA DOKTORUNU GÖNDERDİ

martilar_orjinal_cd_cekim (3)(Fotoğraf çekim; C.DEMİR)

        Sürekli gittiğimiz bir yer olan Fenerbahçe’deki bir sosyal tesise, geçtiğimiz Pazar günü İlahiyatçı bir ağabeyimle kahvaltı yapmaya gittik. Kahvaltı bitimine doğru yemediğimiz salamları bir peçeteye koyup her zamanki gibi kedilere vermeye niyetinde sahile doğru yürüdük. Bütün samimiyetimle belirteyim ki her zaman kedi kaynayan o bölge de salamları ikram edecek bir kedi dahi bulamadık.

Sahile doğru yöneldiğimizde salamları martılara verelim istedim. Martılar sosyal tesisin hemen yanındaki askeri alana yaklaşmış duvar dibinde toplanmışlardı. Ben ısrarla o bölgeye gitmek istediğimde yanımdaki ağabeyim askeri bölgeye fazla yaklaşmamı öbür tarafa gidip orada martı mı yok dedi. Ben nedendir bilmem burada topluluk güzelce bekliyor diye askeri bölgeye geçmeyeceğimiz için gidelim dedim. Martılara yaklaştıkça bir martının etrafında toplanmış çok sayıda martı olduğunu gördüm. Fakat o bir tanesi sanırım ayağını bir şey takılmış olsa ki kalkıp kalkıp iniyor, uçamıyordu. Uzaktan bakınca net anlaşılmadığından önce sakız gibi bir yapışkan madde ayağına dolanmış olacağını düşündüm. Fakat yanına vardığımızda 10-12 cm büyüklüğünde sert mikadan yapılmış ve birazda ağırca balık görünümlü bir parçaya bağlı üç kancalı balık oltasının kancaları martının ayak perdelerine battığını gördüm. Balık kancasının ucundaki uzunca misina sahildeki kayalara dolanmış vaziyetteydi. Martıyı yakaladım, yanımdaki ağabeyime tarif ettiğim şekilde tutmasını istedim. Zorlamadan martının ayağından kancaları çıkardım. Parmağında ve ayağında kırık ve başka bir problem olmadığını görünce martıyı bıraktım. Deniz üzerinde ve ufuktaki derinliklere doğru uçarak kayboldu. Sanırım arkadaşlarının yanına gitti.

Yanımdaki ağabeyim mesleği gereği yaşadığımız bu olayı yorumladı ve “Kâinatın sahibi yaralı martıya doktorunu gönderdi” dedi. Bu hafta aynı yere gittiğimizde ortalık kediden geçilmiyordu… Sizlerle paylaşmak istedim.

Vet. Hekim Dr. Can DEMİR

37

candemir7 Ağustos 2017

Avrupa’daki Yumurta krizi Türkiye’yi nasıl etkiler?

yumurta_krizi_turkiyeyi_nasil_etkiler_fotograf

Haber / Buğrahan Kırımlı
Gıdavitrini

Avrupa’daki Yumurta krizi Türkiye’yi nasıl etkiler? 

Başta Almanya, Hollanda, Fransa ve Belçika olmak üzere Avrupa ülkelerinde baş gösteren yumurta skandalı Türkiye’yi nasıl etkiler? Bu soru Türkiye’de gündemi meşgul etmeye başlamışken, gıda analizi konusunda Türkiye’nin en yetkin isimlerinden, Gıda Güvenliği ve Hijyen Akademisi Eğitim Kurulu Başkanı Veteriner Hekim Dr. Can Demir Türkiye yumurta sektörüyle ilgili önemli açıklamalar yaptı.

Avrupa ülkelerinde baş gösteren ‘yumurta kriziyle’ ilgili Gıdavitrini‘ne konuşan Dr. Can Demir, Türkiye yumurta sektörünün ekipman, donanım, üretim bilinci ve kullandığı teknoloji açısından Avrupalı üreticilere göre çok daha iyi durumda olduğunu söyledi.

“Oranların küçük olduğu iddia edilse de, kendi tüketicisi için bu ürünleri nasıl geri çekmezler, bu çok manidar!” diyerek Belçika hükumetine tepki gösteren Dr. Can Demir, “Türk tüketicisinde endişe baş gösterdi ama, yumurta konusunda Avrupa’ya göre Türkiye güvenli bir üretim kültürüne sahiptir. Türkiye, ihtiyacının yüzde 130’unu üreten bir ülkedir. Artan yüzde 30’luk dilimi Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesine ihraç eden bir ülkedir.” dedi.

Avrupa’daki yumurta krizinin Türkiye yumurta sektörü için fırsat olabileceğine değinen Demir, “Bu Türkiye’ye ancak olumlu anlamda yansır. Her ne kadar Avrupa ülkeleri politik nedenlerden dolayı Türkiye’den ithalat yapmamaya çalışsa da, Avrupa’da baş gösteren bu yumurta krizi Türk yumurta sektörü için bir fırsat olabilir. Türkiye bu duruma altyapı olarak hazır durumdadır. Bugüne kadar, ihraç ettiğimiz yumurtadan geri dönen de olmamıştır” şeklinde konuştu.

Türkiye net bir yumurta ihracatçısı

Türkiye’de böyle bir tehdidin söz konusu olmadığını özellikle vurgulayan Demir, “Çünkü Türkiye yumurta ithalatı yapmıyor. Ülkemiz bu alanda net bir ihracatçı konumunda. Fipronil içeren ve tavuklarda kullanılan, Türkiye’de ruhsat almış böyle bir ilaç bulunmamaktadır. Olsa olsa tehdit olarak birey olarak yurt dışından getirilen veya bahse konu ülkelerden ithal edilen yumurta ürünleri veya yumurta ilave edilerek yapılan ürünlerde olabilir” dedi.

Yurt dışından ithal edilen hayvan kökenli ürünlerin GTH Bakanlığınca Veteriner sınır kontrol noktalarında kontrol edildiğine işaret eden Demir, “Böyle ürünlerin laboratuvara gönderilip analizleri yapılmakta. Zikredilen “Fipronil” etken maddesi de ilave olarak arandığında bir problem olmayacaktır.
Bazı ürünler ise veteriner sınır kontrol yetkisine girmediğinden, GTH Bakanlık il müdürlükleri bünyesindeki Gıda ve Yem Şube Müdürlüğü tarafından yetkili laboratuvarlara gönderilerek analiz edilmeli, tüketicimiz korunmalıdır” şeklinde konuştu.

can_demir_yumurta_haber Türkiye bu olaydan ders çıkarmalı,

Türkiye’nin bu olaydan ders çıkarması gerektiğine vurgu yapan Dr. Can Demir, “Yıllardır sürekli ertelenen gıdalarda izlenebilirlik sistemini mutlaka kurmalıyız. Herhangi bir gıdada olumsuzluk olduğunda tüketiciye zarar vermemesi için geri çekme yapılabilir, bunun için de mutlaka izlenebilirlik olmalıdır” ifadelerini kullandı.

Bakanlık bünyesindeki gıda laboratuvarları ile özel gıda laboratuvarının sebze ve meyve analizlerinde aradığı aynı maddeyi, yani Fipronil maddesini yumurtada da bakma imkanına sahip olduğunu sözlerine ekleyen Demir, “O yüzden laboratuvar analizi yönünden Türkiye’de bir eksikliğimiz bulunmuyor” dedi.

http://www.gidavitrini.com.tr/gida-guvenligi/yumurta-krizi-turkiyeyi-nasil-etkiler-h12550.html

37

candemir19 Ağustos 2016

SEBZE/ MEYVELERDE CEZA YERİNE, TÜKETİCİ SAĞLIĞI ÖNCELİKLİ DENETİM OLMALI!

sebze1

     Gelişmiş ülkelerde gıdanın üretiminden tüketimine (çiftlikten sofraya) kadar olan zincirde olabilecek çeşitli risklerin yönetilmesi için günün ihtiyaçlarına yönelik geliştirilen Gıda Emniyeti, Gıda Güvenliği ve Gıda Güvenilirliği uygulamaları yaygın olarak sistem dahilinde uygulanmaktadır.

     Ülkemizde bu konu AB normlarına uygun bir yaklaşım ile hazırlandığını değerlendirdiğimiz 5957 sayılı ‘’SEBZE VE MEYVELER İLE YETERLİ ARZ VE TALEP DERİNLİĞİ BULUNAN DİĞER MALLARIN TİCARETİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN’’ ve devamında çıkarılan yönetmelik, tebliğ vb. mevzuat düzenlemesi uygulamalarına geçilmiştir. Bu kanun ile sebze ve meyveler ile arz ve talep derinliğine göre belirlenecek diğer malların ticaretinin kaliteli, standartlara ve gıda güvenilirliğine uygun olarak serbest rekabet şartları içinde yapılmasını, malların etkin şekilde tedarikini, dağıtımını ve satışını, üretici ve özellikle tüketicilerin hak ve menfaatlerinin korunmasını, cezai uygulamaların ikinci planda değerlendirilmesi ile ilgili meslek mensuplarının faaliyetlerinin düzenlenmesini, toptancı halleri ile pazar yerlerinin modern bir sisteme kavuşturulmasını ve işletilmesini sağlamak amaçlandığı bilinmektedir.

     5957 sayılı kanunun devamı olarak 04.08.2016 tarih ve 29791 sayılı resmi gazetede yayınlanan ‘’KONTROL VE DENETİM NOKTALARININ KURULMASINA VE İŞLETİLMESİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA TEBLİĞ’’ incelendiğinde tüketici sağlığının ve gıda kontrol laboratuvarlarınca analizlerin yapılması gerektiği net olarak belirtilmediği görülmektedir.

     Ülkemizin sebze ve meyve üretimi yaklaşık 50 milyon ton civarında olup, bu ürünler ülke genelindeki 179 adet sebze ve meyve hali tarafından alımı ve satımı yapıldığı belirtilmektedir. 2015 yılında yaklaşık 3.32 milyon ton ve 2.84 milyar dolar ihracat değeri gerçekleşmiştir. Haller faaliyet gösteren işletme sayısına göre küçük (30-100 işletme ), orta (101-250 işletme) ve büyük (251 üzeri işletme olmak üzere sınıflandırılmış, orta ve büyük hallere Gıda Kontrol Laboratuvarı ile soğuk hava deposu ve tasnifleme , ambalajlama tesisleri zorunluluğu getirilmiştir. Yine bu mallara malların üretim yerini, cinsini, miktarını, hangi üretici ve işletmeye ait olduğunu, varsa sertifika bilgilerini ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca uygun görülecek diğer hususları (yöresel ürün bilgisi vb.)  ihtiva eden barkod etiketi / künye belgesi uygulanması düzenlenmiştir (her iki bakanlığın etiketleme adının müşterek bir isimlendirme ile belirlenmesi uygun olacaktır). Burada sebze ve meyveyi ticari bir ürün olarak değerlendirip üretici, komisyoncu/tüccar ve satıcıların yaptıkları işlemleri bir kayıt sistemine bildirim yapmaları zorunluluğu getirilmiştir.  Bu altyapı ile aslında sektöre üretimden tüketime kadar nihai tüketicinin öncelikle sağlığını içeren bir denetim ve izlenebilirlik sistemi  amaçlanmalıdır.

sebze2

     Günümüz koşullarında çiftlikten sofraya denilen bu tedarik zincirinin çeşitli teknolojiler ve teknik sistemler uygulanmak suretiyle tüketiciye sadece güvenli gıdanın ulaşmasını temin edilmektedir. “Ürün Kimliklendirme Suretiyle İzlenebilirlik” olarak tanımlanan bu akıllı ve elektronik sistemler tüketimden önce olası problemlerin önüne geçerek tüketici sağlığını koruma esaslı denetim kapasitesini arttırmakta ve mali yönden de kayıtdışı faaliyetlerini önleyeceği değerlendirilmektedir. Bahse konu kimliklendirme için kullanılacak akıllı ve elektronik sistemler ile ekipmanların üretici seviyesinde tedarik edilebilmesi; FAO veya AB hibeleri projelendirme ile ulusal veya uluslararası desteklerle sağlanmalıdır.

     Bu amaçla yukarıda bahsi geçen izlenebilirlik sistemine ürünlerin yurtdışına ihraç edilen ürünlerde olduğu gibi yurtiçinde de yerinden/tarladan alınacak numunelerin, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca yetkilendirilen ve akredite Gıda Kontrol Laboratuvarları’nda analiz (doğrulanması) uygulaması yapılmasının gerçekçi olacağından 04.08.2016 tarih ve 29791 sayılı  tebliğe eklenmesi gereklidir. Bu kontroller sıklığı periyodik olmalı ve/veya sevkedilen ürün miktarına bağlı olarak örnekleme metodu ile belirlenmelidir.

     Gıda Kontrol Laboratuvarları’nda analizlerle doğrulama uygulaması ile sebze ve meyvelerin GDO’lu üretim olmadığı, raf ömürlerinin uzaması için dış yüzeylerin parafinlenmediği gibi vb. bilgilere rahatlıkla ulaşalıcak olması tüketicilerin kimliklendirme sistemine olan ilgilerini ve güvenlerini arttıracak ve aynı zamanda mobil veya Internet ortamından diğer tüm bilgilere tüketiciler tarafından erişimin sağlanması ile devletin önceliği, toplum sağlığını korumadaki sorumluluğunu daha etkin olarak yerine getirmesini sağlayacaktır.

Dr. Can DEMİR
Veteriner Hekim

37

candemir26 Mayıs 2016

Biz Dünyadan Gider Olduk

yunus_emre

Biz dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun

Ecel büke belimizi söyletmeye dilimizi
Hasta iken halımızı soranlara selam olsun

Tenim ortaya açıla yakasız gömlek biçile
Bizi bir arı veçhile yuyanlara selam olsun

Azrail alır canımız kurur damarda kanımız
Yayıcağız kefenimiz saranlara selam olsun

Sözdür söylenir araya kimse döymez bu yaraya
İltip bizi makbereye koyanlara selam olsun

Bunda hep gelenler gider hergiz gelmez yola gider
Bizim halimizden haber soranlara selam olsun

Aşık oldur Hakk’ı seve Hakk derdine kıla deva
Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun

Miskin Yunus söyler sözü kan yaş ile doldu gözü
Bilmeyen ne bilsin bizi bilenlere selam olsun

Yunus Emre

37

candemir30 Nisan 2016

VETERİNER HEKİM BİLİM ŞEHİTLERİNE VEFA

image001

Dr. Can DEMİR (*) 

        Cumhuriyetimizin ilk bilim şehitlerinden ve Asker olarak Veteriner Hekimlik alanında görev yapan, Ahmet, Hüdai ve Kemal Cemil Bey’lerin araştırmaları bugünkü kuşaklara ışık tutacak niteliktedir. Buluşları, ortaya koyduğu eserleri, evrensel boyutlarda “Dünya Bilim Tarihinde” önemli yer tutmaktadır. Günümüzdeki şarbon tedirginliğinden daha etkin ve tehlikeli boyutlarda yaygınlaşan ve o yıllarda önemi çok yüksek olan süvari birliklerindeki atlar ile personelini olumsuz etkileyen ve sivil halkın kullandığı atlarda çok yaygın ve öldürücü olan ruam (malleus) hastalığı üzerine yaptıkları bilimsel araştırmalar esnasında; kendilerine mikrop bulaşması sonucunda, Hüdai Bey 31 MART 1928’de ve Ahmet Bey 2 NİSAN 1928’de İstanbul’da, Kemal Cemil Bey ise 9 AĞUSTOS 1934’de Paris’te ruam hastalığına yakalanmış ve şehit olmuşlardır.

Halk arasında “mankafa” adı verilen ruam (malleus) hastalığı tek tırnaklı hayvanların bulaşıcı ve öldürücü bir hastalığı olduğu gibi, insanlara da geçerek ölümlere yol açmıştır. Atın orduda ve halk tarafından çok kullanıldığı yıllarda bu hastalık büyük zararlara sebep olmuştur.

Bir çok ülkede bilim adamları bu hastalığa çare aramışlar, ancak hastalığın bulaşıcı ve öldürücü niteliği karşısında yoğun, dikkatli ve sabırlı bir çalışmadan kaçınmışlardır.

Bu gerçeği bilerek, Ahmet Bey uzun savaş yıllarında ülkenin çektiği sıkıntıları yakından görmüş, Hüdai Bey Kurtuluş Savaşı’nda birebir bu konuların  önemini yaşamış, Kemal Cemil Bey ise yarım kalan bir başarıyı tamamlamak istemiştir.

Bu inançla başlattıkları çalışmalar sonuç vermiş ve başarıya ulaşılmıştır. Yurt içinde ve yurt dışında yaptıkları bilimsel çalışmalar klasik dünya literatürüne geçmiştir.       Bilimsel çalışmaların bir döneminin Selimiye Kışlası Hayvan Revirleri’ nin Askeri Veteriner Okul Klinikleri içinde kullanılması nedeniyle halen Selimiye Kışlasında konuşlu TSK (1 nci Ordu Komutanlığı mensubu) bu üç araştırıcının genç yaşlarında ve en verimli çağlarında kaybetmenin acısını unutmadığını gösteren Vet.Hekim Dr. Can DEMİR’e ait proje, 1. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral. Sayın, Ömer KEÇECİGİL tarafından onaylanmıştır. Çoğunluğu Veteriner Hekim ile Veteriner Teknisyenlerin görev yaptığı, 1 No.lu Gıda Kontrol Müfreze Komutanlığı girişinde bulunan atıl durumdaki çeşme boşluğu restore edilmiş ve  “Askeri Veteriner Bilim Şehitleri” adıyla Cumhuriyeti anlatan 23 NİSAN 2000 tarihinde Genel Kurmay Bşk. Org. Sayın, Hilmi ÖZKÖK tarafından kullanıma açılmıştır.

image004.1

    Çeşmenin yapımında Selimiye Kışlasındaki mevcut diğer çeşmelerde olduğu gibi yekpare3’lük Marmara mermeri kullanılmıştır.Alın,Taç ve ana gövde eksiz tek parçadır.Dıştan dışa ölçüleri 350×280 cm’^dir.Üzerindeki yazı ve veteriner logoları (AESCULAP) oyma tekniği ile yapılmış ve altın yaldız  ile boyalıdır. Taca monte edilen Tuğra, kabartma tarzında altın yaldız renginde Selimiye Kışlasını yaptıran III. Selim’in Tuğra’ sıdır.

        Üç bilim şehidimizin biyografilerini incelediğimizde;

 image002

Yüzbaşı Hüdai Bey

Veteriner Hekim Bakteriyolog

İstanbul’   da     1900     yılında     doğan     Hüdai   Bey,   1920 Yılında     Askeri    Veteriner      Okulu’   nu      bitirdi.      Bir     yıl Askeri Veteriner Uygulama    Okulunda     staj     yaptıktan     sonra Kurtuluş    Savaşına     katılmak     için      Anadolu’  ya       geçerek çeşitli   birliklerde görev yapmıştır.    Ankara’ da   Etlik  Askeri   Aşı ve Serum Evi’  nde    açılan kursa    katılmış   ve  kursu   birincilikle bitirmiştir. Yüzbaşı  rütbesiyle Erzurum  Askeri  Bakteriyolojihanesi bakteriyologluğu    görevine   başladı  ve daha   sonra   1926 yılında açılan  ihtisas  sınavını   kazanarak    Askeri   Veteriner   Uygulama  Okulu    Bakteriyoloji     asistanlığına     atandı.     Burada    Binbaşı Ahmet    Bey    ile   ruam    üzerindeki   çalışmalara  katıldı.

Hüdai bey, bir meslektaşına yazdığı 12 Mart 1928 tarihli mektubunda “Acaba Ruama mı yakalandık? Ahmet Hocaya bir şey söyleyemiyorum. Birşeye yanmam, yüzüp de sonuna getirdiğimiz işin kalmasından, bütün emeklerimizin bir hiç olmasından korkuyorum” diyordu.

Bu satırlarda araştırıcıların sonuca ne kadar yaklaştıkları açıkca belirtilmiştir.   Ancak  çalışmalarda alınan bütün önlemler ile  tüm dikkatli uygulamalara  karşın  bulaşmanın   önüne   geçilemeyerek   31   Mart   1928  tarihinde    yaşama   gözlerini  yummuştur.

Binbaşı Ahmet Bey

Veteriner Hekim Bakteriyolog

           1306 (1890)’ da    Konya’ da      doğdu. 1912 yılında Askeri     Veteriner Okulu’ ndan    mezun    oldu ve   Balkan   Savaşına katıldı. 1914 yılında Askeri Veteriner Okulu Bakteriyoloji asistanlığına atandı. I. Dünya Savaşı çıkınca Çanakkale ve II. Kafkas Orduları Grup Komutanlığı Karargah Veteriner Hekimliği ile Şark Cephesinde görev aldı.

5 Şubat 1919 tarihinde Askeri Veteriner Okulu Bakteriyoloji Laboratuvar Şefliğine atandı. Askeri   ve Sivil Veteriner    Okullarının    birleştirilmesiyle oluşturulan Yüksek Veteriner Okulunda   Bakteriyoloji ve Bulaşıcı Hastalıklar muallimliği, aynı zamanda  Askeri Veteriner Uygulama Okulunda ise Bakteriyoloji muallim muavinliği görevine başladı. Kurtuluş Savaşına katılmak üzere Anadolu’ ya geçti. “Konya Askeri Bakteriyoloji Kurumu” nu kurarak bir yıl müdürlüğünü  yaptı, bir yıl sonra Askeri Veteriner Uygulama Okulundaki eski görevine döndü ve yaşamının sonuna dek bu kurumdaki görevini sürdürdü.

Bnb. Ahmet daha okul sıralarında ruam’ la ilgilenmeğe başlamıştı bu yüzden arkadaşları ona “Ruam Ahmed” adını vermişlerdi. Balkan Harbinden dönen ordu hayvanları Selimiye Kışlasına alınmışlardı. O zamanlar Selimiye Kışlasının Hayvan Revirleri Askeri Veteriner Okulunun klinikleri için de kullanılıyordu. Bu Hayvan revirlerindeki ruam olaylarının çokluğu ve ortaya koyduğu acıklı durum Bnb. Ahmet’ in ruam üzerinde  çalışma kararını vermesine en etkili sebeplerden birisini oluşturmuştur. Çalışmaları sırasında ruam mikrobu kendisine de bulaşmış ve 2 Nisan 1928 tarihinde yaşamını yitirmiştir.

 

Yüzbaşı Kemal Cemil Bey

Doktor Veteriner Hekim

        1902  yılında  doğmuştur. Öğrenimini İstanbul’ da sürdürürken Kurtuluş   Savaşı için Anadolu’ ya geçmiş, çeşitli Birliklerde görev yaptıktan sonra  Okuluna dönerek öğrenimini tamamlamıştır.

       Ankara Etlik Aşı ve Serum Evinde stajını yapmış, Ahmet ve Hüdai Beylerin ruam üzerindeki çalışmalarına Ankara’ da başlamış, imkanların yetersizliği nedeniyle Paris’ te çalışmak için izin almış ve 1930 yılında Paris  Pastör Enstitüsüne gitmiştir. Pastör Enstitüsünde Prof. Dr. Legroux ile  üç yıl  çalışmış, ruamla ilgili önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Kendi mektuplarından edinilen bilgilere göre, 933 yılında ruam hastalığına yakalanmıştır. 9 Ağustos  1934 tarihinde Paris’te vefat etmiştir ve orada yapılan bir törenle defnedilmiştir. Yüzbaşı Kemal Cemil Bey’ in naaşı beş yıl sonra Türkiye’ ye nakledilmiştir. “

yaşanan özveri ve başarı bugüne aktarılmış olacaktır.

image003

(*) :vakif_dergi_kapak_image05_01.07.03 2003 yılında, makale olarak yayımlanmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

NOT : Disket içinde ve Ekte gönderdiğim fotoğraflardan en az iki tanesini metin arasına serpiştiriniz.

37

candemir30 Nisan 2016

Dünya Veteriner Hekimler Günü

dunya-veteriner-hekimler-gunu-logo

​    Bütün meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimler Gününü kutlar, Çalışmalarında başarılar dilerim. Mensubu olmakla gurur duyduğum Veteriner Hekimlik mesleğinin Gıda alanında (Gıda Kontrol, Laboratuvar, Hijyen Denetim ve Eğitim) 30 yıl görev yaptım.  Nice 30 yıllara hep birlikte… İyiki Varsınız… 

Saygılarımla,

Vet. Hekim Dr. Can DEMİR

37

candemir25 Mart 2016

Lider siyasetçi ve Vet. Hekim Muhsin Yazıcıoğlu ile Hatıralar

muhsin_yazıcıoğlu_2  25 Mart 2009

Allah rahmet eylesin, Mekanı cennet olsun...

muhsin_yazıcıoğlu_1

Üşüyorum

Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim

Hafif bir rüzgar gibi, süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum

Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey

Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum

Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum…

Muhsin Yazıcıoğlu

18-11-2007 VGHD evsahipliğinde, Veteriner STK’ları ile birlikte mesleki istişare toplantısı

myazcioglu_vghd_toplantı181107 (40)

myazcioglu_vghd_toplantı181107 (7)myazcioglu_vghd_toplantı181107 (21)